Edebi
Kıssadan
GENÇLİĞE
YUSUF TERBİYESİ
Yüce Allah (cc),
kitabımız Kur’an’ı Kerim’i insanlığa bir hidayet kaynağı olarak vahyetmiştir.
Hidayet, Türkçemizde “kurtuluşa ermek” yani hak olanı, doğru yolu bulmak
demektir.
Kur’an’ı elimize
alıp okumaya başladığımızda hemen ilk sure olan Fatiha’da bu kavramla yüz yüze
geliriz. Zaten her Müslüman, hergün namazlarında okuduğu bu sure ile “hidayet”
sözünü çok defa talep ve zikretmiş olur. Fatiha ile hidayeti isteyerek
Kur’an’ın engin ufuklarında “hak yolun” yolculuğuna başlarız. Bu sebeple
müminlerin hayatında en büyük mürşit Kur’an-ı Kerim olur…
İşte bu hidayet
yolu ve öğretisi, Kur’an’ın girişinden itibaren her bağlamda ve her kıssada,
insanlığa temel amaç olarak işlenmeye devam eder. Bu kıssalardan biri de Hz.
Yusuf’un (as) hayatını konu edinen; Kur’an’ın en duygulu ve en belâgatlı
anlatımını içeren kıssadır. Hz. Yusuf kıssası, birey ve toplumun psiko-sosyal
davranışlarının birçok yönünü ele alır. Özellikle gençliğin ve ergenliğin
getirdiği sorunlarla beraber, duygusal yapılanmada gerekli olanın ipuçlarını
akla ve kalbe nakış nakış işler. Doğru yolun işaretlerini harikulade bir
anlatımla ortaya koyar…
Kıssanın içeriğini
kapsamlı olarak ele almak sayfalarımıza sığmayacağı için, detaylarını
Kur’an’dan okumak kaydıyla burada kıssayı okumaya girişe bir ön hazırlık
yapılmıştır. Aşağıda kıssadan alınması gereken dersler sıralanacaktır. Bundan
maksat, kıssayı okurken ayetlerle örtüşen bu çıkarımları/başlıkları kıssa
içerinde bulmaya çalışarak; sıradan bir okumanın ötesinde, kıssayı daha eğitici
ve kalıcı bir anlamaya ve öğrenmeye taşımak…
Hz. Yusuf, Hz.
İbrahim ‘in bir diğer oğlu Hz. İshak’tan gelen Hz. Yakub Peygamber’in oğludur.
Muhtemelen diğerleri kendisinden büyük 12 kardeştirler. Kur’an-ı Kerim, Hz.
İbrahim’in ateşten kurtarıldıktan sonra, bir nimet olarak soyundan gelecek
peygamberleri de şöyle bildirilir;
Enbiya Suresi: “72- Ona
İshak’ı armağan ettik, üstüne de Yakub’u verdik. Her birini salihler kıldık.
73- Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara
hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize
ibadet edenlerdendi.”
Hz. Yakub’un bir
adı da Allah’a yönelen anlamında İsrail’dir. Yani Yahudiler olarak bildiğimiz
İsrailoğullarının atasıdır Hz. Yakub. Bu kıssada Kur’an’da geçen isim olarak
İsrail oğullarından yalnızca Hz. Yusuf zikredilir; diğerlerinin adı verilmez ve
kardeşler diye bildirilir. Hz. Yakub ve ailesinin, bugün Şeria Nehri-Antik
Filistin bölgesi olarak bilinen eski Kenan Ülkesi denen yerde yaşamış olmaları güçlü ihtimaldir…
Kur’an
kıssalarının diğer bir özelliği de sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’den (as)
önceki peygamberleri tasdik etmek ve onların ibret sahnelerini insanlığa doğru
bir şekilde bildirmektir. Çünkü Peygamberimizin risaletine gelinceye kadar
Yahudi ve Hıristiyan din âlimleri; geçmişi, yani dinler tarihini kendilerine
göre yorumlamışlardır. Bu yorumlar birçok iftira ve yanlışları içerir.
Hz. Yusuf
kıssasının kapsamı, ibret tablolarıyla doludur. Bunlar, insan duygu ve
davranışlarını olumlu bir şekilde biçimlendirir. Dinimiz İslam’ın üzerine
temellendiği insanlığın evrensel kabul ilkelerinden; “merhamet, adalet ve doğruluk” olan fıtri, vicdani duyguların diriltilmesini
ve insan davranışlarına yerleşmesini ister. Bu vicdanı; aceleciliğe ve
yanılgıya her zaman açık olan insan aklını, kontrol altında tutması için
yönlendirir.
Kısaca, “Hz. Yusuf Kıssası” Yüce Rabbimizin
gençliğe; onu terbiye edecek/eğitecek dersleri içeren hususi ve edebi bir
armağanıdır. Kur’an-ı Kerim’in 12. suresinde yer alır ve şöyle bir başlangıç
yapar;
Yusuf
Suresi: “3- Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz.
Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersizdin. 4-Bir zamanlar Yusuf babasına
demişti ki, Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm;
onları bana secde ederlerken gördüm. 5- (Babası) Demişti ki; ‘Oğlum, rüyanı
kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için
apaçık bir düşmandır’... 7- Andolsun ki, Yusuf ve kardeşleri kıssasında
soranlara ibret olacak ayetler (dersler) vardır.”
Küçük Yusuf’un
gördüğü rüya, ona bir risalet müjdesi vermekteydi. (Hz. İbrahim’den) Büyük
dedelerinden gelen bu risalet/önderlik nimeti, diğer on bir büyük kardeşi de bu
hususta bir beklentiye götürmüş olmalıydı.
Beklentilerin aksine peygamberliğin, anne ayrı olan Yusuf’ta tezahür
etmesi diğer büyük kardeşleri, Yusuf’a karşı kıskançlığa ve bir düşmanlığa
götüreceği aşikârdı. Bu beklentinin boşa çıkması onları, kendi aralarında
Yusuf’u yok etme kararına götüren ihtiraslı bir öfkeye düşürmüştü. Bu arada Hz.
Yakub’un risalet feraseti, Yusuf’u onlardan koruması gerektiğini hissettirmiş
oldu. Bu durum Hz. Yakub’u Yusuf’a karşı gayri ihtiyari, sevgi ve ilgide
açıkça, belirgin bir hassasiyete ve ihtimama götürmüş olmalı ki; büyük
kardeşler ondaki kıymeti sezerek Yusuf’u yok etmeyi amaçlayan o sinsi planı
yapmakta gecikmediler.
Nihayetinde, büyük
kardeşler kendi organizeleri içinde, Yusuf ve diğer küçük kardeşine
karşı bir söz ve güç ittifakına/işbirliğine giderek, babalarına bu rekabetin
kıskançlığını ve düşmanlığını içeren planı açıkça bildirdiler…
Yusuf’un
kendileriyle birlikte kırda gezinti ve eğlenmeye gönderilmesini istediler.
Babalarına açıkça yalan üzerine yemin edip emaneti korumaya söz(!) verdiler…
Sonuç, Kur’an’ın
anlattığı akıbete varır. Bu akıbet; sabredenlerin türlü çilelere direnişinin
zaferi olmuştur!
Bu kıssayı
bütünüyle okuyup anlamaya çalışırsak; içeriğinden insan davranışlarıyla ilgili
olarak çıkarabileceğimiz bazı sonuçları şu başlıklar halinde sıralayabiliriz:
1- Sorumluluk
duygusu; hakkı tavsiye etmek
2- Sevgide
aşırılık; aile içi iletişim ve denge unsurunun kaybolması
3- Kıskançlık;
toplumsal parçalanma ve düşmanlık
4- Güvensizlik;
emanete ihanet
5- Erdemsizlik;
doğru söze/hakikate muhalefet
6- Sabır ve azmin
getirdiği güzel sonuçlar
7- Yalan ve
getirdiği olumsuz sonuçlar
8- Kadın erkek
ilişkisinde ölçü; sadakat ve ahlak
9- Nefis terbiyesi
ve şehvet kontrolü
10- Duygusal
gelişim/vicdani olgular; merhamet, adalet ve erdem
11- Ticarette
ahlaki yozlaşmanın eleştirisi
12- İktidar
meşruiyeti; liyakat yetisi ve vicdan olgusu
13- Umarsızlık ve
unutkanlık; özgüven ve sosyalleşme.
Bütün bu öğrenme
ve davranma alanlarının irdelenip açıklanması sağlıklı bir toplum oluşturmak
için oldukça önemlidir. Gençlerimize bu konularla ilgili eğitim verilmesi ve
mevcut alışkanlıklarının gözden geçirilmesi her zaman elzem olmuştur.
Maddelenmiş konulara birebir temas eden ayetleri; kıssa bağlamıyla
ilişkilendirerek okumak, bunları başka kaynaklardan da araştırıp öğrenmek,
gençlerde Kur’an ahlakıyla kişilik oluşturma açısından tutarlı bir yöntem
olacaktır…
Kıssa, yalnızca
gençlerin şahsiyet oluşumunu değil, orta yaşın getirdiği arzuların
tatminsizliği, dünyevileşme; para, kariyer vb. çekici istekler dönemini de
dizginleyen bir rehberlik vecizesidir aynı zamanda. 30-40’lı yaş dönemi, erkek
ve kadın için en verimli yıllardır. Bu dönemde, bir babanın ailesine karşı ilgi
ve sevgisini daha da artırması, ailenin ihtiyaçları ve çocukların geleceğe
hazırlanması konusunu birinci sıraya koyması en büyük görevidir. Yine erkeğin,
nefs terbiyesi yolu ve aklıyla hareket edip aile itibarını ve Müslüman
şahsiyetini koruması da çok önemli bir husustur. Erkeğin bir kadında aradığı
her şeyi eşinde araması da ailesini çok sevmesi de İslam ahlakının temel
esaslarındandır. Annenin ise babayı bu geçiş dönemlerinde; aşırılığa gitmeden
kontrol altında/takipte tutması gerekmektedir. Anne ve baba, nefislerdeki kıskançlığı
olumlu olacak; aile birliği ve huzuru için barışçı şekilde kullanmalıdır. Mutlu
ve huzurlu çiftler, mutlu ve ahlaklı gençler yetiştirir.
Ailenin birliği ve
dirliği, toplumun da sağlıklı olması demektir. Hz. Yusuf (as) kıssasının bu
amaçla da okunması dileğiyle…
YUSUF; KUYU ve
ZİNDAN
Yusuf
ve Kuyu
Yakub’un etrafında yıldızlar,
Ama o yalnızca güneşe ram oldu.
Ancak batınca güneş, teselliyi ay ışığında buldu…
Vicdan çökmüştü pusuya, karanlık kuyularda.
Merhamete sinsi tuzaklar kurmak için,
Adaleti ve erdemi çamurda boğmaya hazırlanıyordu.
Sadakati, hayali bir canavar katletti.
Ve bir ceylanın kanı kalleşliğe ödünç alındı.
Güneşi kararacak, yüreği yanacak hakikat elçisi bir baba için…
Kan ve kuyu oyunu bir çare olmadı,
Kıskançlığın hileli geleceğine, o yalnızca bir kumardı.
Oysa ceylan bir gün, ziyankâr bedbahtlar her gün ölürdü.
Gerçekte düşen Yusuf değildi,
Kıskançlığın, birliği yok eden ayrılıkçı kuyusuna.
Kardeşliği bölen bir ihanetin, muhalefet körlüğüydü hakikate…
Susuz kuyu yağmuru beklerken,
Çevirmişti çölün güneşi, içini apaydınlığa.
Su yerine Yusuf çıktı kuyudan, güzelliği parayla satan tüccarlara…
Umut; güzel haberi sesiz ve yıllarca bekletti,
Muştu yeşersin diye gözyaşı ekildi kum tepelerine
Ey suya doymaz çöl, isteme artık çünkü Yakub’un pınarları tükendi!
Ey sonsuz sabır!
Güneş artık daha parlak doğsun,
Eriyip kaybolsun pür ışıkta solgun yıldızlar.
Ve Yakub’un oğulları Mısır’da dilensin bir avuç sefaleti,
Bulsunlar kuyuya gömdükleri sadakat ve merhameti.
Söndürsünler artık,
Yakub’un yüreğindeki o kor hasreti!
Getirsinler, umudu tükenmeyen bu babaya
Vuslat müjdesini
Ve Güneş’e perde olan,
Yusuf kokan terli mendilini…
Yusuf ve Zindan
Yıldızlar ay ışığına mahcup,
Yusuf gençliğin terleyen bıyıklarına.
Kıyamazsın Ey Yakup bu yanık tenli delikanlıya bakmaya!
Ne kadar da keskin bu bıçaklar.
Bir sevdayı acıtmadan kesip bitirmek için mi?
Yoksa hasta bir kalbi tutkulu bir bedenden ayırmak için mi?
Ey kara sevda, nedir bu iftira?
Parmaklıklar ardında daha mı huzurlusun?
Koy arzulu ve umarsız gönlünü zindana sükûnet bulsun.
Yıllar sessiz ve habersizce tükendi.
Ey saray, uyan artık şu esrarlı rüyandan!
Bir meftunenin ateşi, külleriyle örtünüp sönen zamanı yitirdi…
Ey Yusuf!
Seni unuttular zindanda…
Öyleyse boş durma ağla.
Kavuşmayı bekleyen Yakub’a ağla…
Kardeşliği kuyuya gömenlere ağla,
Birliği bölüp, gerçeğe yüz çevirenlere…
Ağla zindanda geçen yıllara,
Ağla ki, körelsin şehvet pak bedeninde,
Adalet yücelsin yüreğinde,
Erdem doğrulsun sözünde,
Ve merhamet dolsun gönlüne…
Ağla ey Yusuf!
Gençliğine ağla,
Boşa giden yıllara!
Kuyunun, zindanın ve hain yüreklerin karanlığında
Güneşi bekleyen ülkene ağla...
Rahman ve Rahim olan Allah için ağla…
Kazım Bayar / 25.06.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder